Vücut ve Mekân Temizlenmeden İbadet Yapılır mı?
İslam dininde temizliğin yeri ve önemi nedir? Dînimize göre vücut ve mekân temizliği yapılmadan bâzı ibâdetlerin câiz ve makbul müdür?
Dînimizde temel bir esas olarak, vücut ve mekân temizliği yapılmadan bâzı ibâdetler câiz ve makbul görülmemiştir. Bu meyanda meselâ tuvalet âdâbına çok ehemmiyet verilmiş, müslümanların elbiselerine necâset sıçratmamaları, güzelce istibrâ yapmaları emredilmiştir. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“Kabir azâbının çoğu, necâsetten gereği gibi sakınmamaktan kaynaklanır”[1] buyurarak ümmetinin bu hususta titiz davranmasını istemiştir.
İslâm, günde en az beş defa el, ağız, burun, yüz, baş, kulak, boyun ve ayak gibi pislik ve mikroplarla her an temasta bulunan âzâlarımızı yıkamamızı ve temiz tutmamızı (abdest) emretmiştir. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“Cennetin anahtarı namaz, namazın anahtarı da temizliktir” buyurmuştur.[2] Böylece İslâm, her insanın mecbûren yapması gereken temizliği, ibâdet hüviyetine büründürmüş, insanların, temizlik yaparken aynı zamanda bir ibâdet neşvesi içinde olmasını temin etmiştir.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in ehemmiyetle üzerinde durduğu diğer bir husus da, ağız temizliğidir. Bunun için Allah Rasûlü, sâir vakitlerde ve bilhassa abdest almadan hemen önce misvak kullanmayı tavsiye buyurmuştur.[3] Müslümanların, öncesinde ve sonrasında ellerini yıkayarak yemeği temizlikle bereketlendirmelerini istemiştir.[4]
Diğer taraftan fıtrat gereği sünnet olmak, kasıkların tıraş edilmesi, tırnakların kesilmesi, koltuk altlarının temizlenmesi, sakal ve bıyıkların kısaltılması da Allah Rasûlü’nün tâlim ettiği temizlik ve edeb kâidelerinden birkaçıdır.[5]
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- elbisesinin temizliğine son derece dikkat ettiği gibi tertip ve düzenine de aynı nisbette îtinâ gösterirdi. Buna şahitlik edenlerden biri olan Ebû Kursâfe -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:
“Ben, annem ve teyzem, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e bey’at etmek için huzûruna çıkmıştık. Efendimiz’in yanından ayrıldığımızda, annem ve teyzem bana:
«–Yavrucuğum, bu zât gibisini hiç görmedik! Yüzü ondan daha güzel, elbiseleri daha temiz ve sözü daha yumuşak başka birini bilmiyoruz. Sanki mübârek ağzından nûr saçılıyordu» dediler.” (Heysemî, VIII, 279-280)
Peygamber Efendimiz bir seferinde Mescit’te iken yanına, saçı-sakalı karışmış bir adam çıkagelmişti. Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, eliyle ona saç ve sakalını düzeltmesini işâret etti.[6]
Ashâb-ı kirâm, kendi işini kendi gören kimselerdi. Onlar, cuma namazı vaktine kadar işlerinde çalışır, cuma vakti yaklaşınca işlerini bırakıp namaza gelirlerdi. Bu sebeple vücutları ağır kokardı. Bunun üzerine Efendimiz onlara:
“–Cuma günü yıkansanız!” buyurdu. (Buhârî, Cum`a 16, Büyû` 15; Müslim, Cum`a 6)
İslâm, ibadet mahallerinin temizliğine ise ayrı bir ehemmiyet vermiştir. Câbir -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:
“…Bir defasında Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şu mescidimize bizi ziyârete gelmişti. Elinde İbnû Tâb diye bilinen hurma ağacından bir dal vardı. Mescidin kıble tarafında bir tükrük gördü ve onu elindeki dal ile sildi… Sonra bize dönerek:
«–Bana bir zâferan verin!» dedi. Mahalleden bir genç kalkarak bütün hızıyla evine koştu ve avucunda zâferanlı bir koku getirdi. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- onu alarak elindeki dalın ucuna sürdü. Sonra onunla tükrüğün izini sildi. İşte mescidlerinize zâferanlı koku sürmeniz buradan kalmadır…” (Müslim, Zühd, 74; Mesâcid, 52; Beyhakî, Kübrâ, I, 255)
Dipnot:
[1] İbn-i Mâce, Tahâret, 26. [2] Tirmizî, Tahâret, 3/4; Ahmed, III, 340. [3] Buhârî, Cuma, 8; Temennî, 9; Savm, 27; Müslim, Tahâret, 42. [4] Bkz. Tirmizî, Et‘ime, 39/1846. [5] Buhârî, Libâs, 63-64. [6] Muvatta’, Şaar, 7; Beyhakî, Şuab, V, 225.
İlk yorum yazan siz olun.