Tasavvufta sohbet ne demek?
Tasavvuf yolunun önemli esaslarından biri olan ”sohbet” ne demektir?
Değerli kardeşimiz,
فَسْئَلُٓوا اَهْلَ الذِّكْرِ اِنْ كُنْتُمْ لاَتَعْلَمُونَ
“Eğer bilmiyorsanız ehl-i zikre sorun.” (Nahl, 16/43)
“Ehl-i zikir”den murat, genelde âlimler olarak açıklanır.
Tasavvuf yolunun önemli esaslarından biri, sohbettir. Sohbet ve sahabe, aynı kökten gelir. İnsanlık âleminde peygamberlerden sonra en seçkin kimseler olan sahabeler Hz. Peygamberin (asm) kudsi sohbetiyle yetişmişlerdir. Özellikle namazlarda Mescid-i Nebevi’de bir araya gelen sahabeler namaz sonrası O’nun sohbetiyle kıvam buluyor, hem istifade hem de istifaza ediyorlar, yani O’ndan feyiz alıyorlardı.
“Sohbette insibağ ve in’ikas vardır.” (Nursi, Sözler, s. 488) Yani, sohbete katılanlar, sohbette bulunan kimsenin anlattıklarıyla boyalanırlar, onun halleriyle hallenirler. Sohbette anlatılanlar onların iç dünyasına nüfuz eder, nazara verdiği hususlar kendilerine bir hâl olarak yansır. Faraza “Allah yolunda vermek” anlatılmışsa içlerinde verme arzuları coşar, “Allah yolunda şehid olmak.” anlatılmışsa “Ah, keşke biz de o makama erenlerden olsak.” derler.
Tasavvufta Hz. Musa ve Hz. Hızır’ın yoldaşlığı örnek bir sohbet olarak sıkça nazara verilir. Sohbet, sıradan olmamalı, katılanları yetiştirmeli, onları yeni ufuklara taşıyabilmelidir.
Bazı merdan-ı Huda (Allah erleri) ise sükûti meşreptir, yani sohbeti yoktur. Böyleleri manevî feyizleriyle müntesiplerine yararlı olurlar. Beyazıd-ı Bistami şöyle der:
“Bizim sükûtumuzdan faydalanamayanlar, sözlerimizden hiçbir şey anlayamazlar.” [Özköse, (Heyet) Tasavvuf, s. 421]
Kastamonu erenlerinden Mehmed Feyzi Efendi hayatının son zamanlarında şöyle derdi:
“Bu fakir bir zamanlar Hubbî idi, sonra Cübbî oldu, şimdi ise Sükutî… İleride de Turabî olacağız.”
Yani, bir zamanlar muhabbeti esas aldı, sonra inzivaya çekildi, ardından insanlarla sohbetten kesildi. Artık sırada kabre girmek var.
İlk yorum yazan siz olun.